ARA

Ben

Fotoğrafım
Kıyameti koparacaksın önce... Cenneti ondan sonra yaratabilirsin.

1 Şubat 2010 Pazartesi

deliler ve epilogsuzluklar-32

- olmaz olası bir cennette oldum olası cehennemi yaşıyorum.

- hayır, sen değil, o... o yaşıyor.

- o benim cehennemimin kasvetiyle ezilegeldi, ama o yaşamadı.

- sus tamam buraya bakıyor.

- bırak baksın, bırak duysun, bırak öğrensin artık!

- hayır, öğrenmemeli.

- niçin?

- o vakit, bizi öldürmeye çalışacaktır.

- zaten bizi öldürmeye çalışmıyor mu?

- hayır.

- ya?

- bizi susturmaya çalışıyor; ama bunu duyunca, eminim, öldürmeye çalışacaktır.

- ama bizi öldüremez ki?

- bunu ben de biliyorum.

- o zaman?

- öldüremeyecek olması daha kötü.

- niçin?

- bizim için değil elbette, onun için...

- anlıyorum.

- daha da çıldıracak...

- bu, bunları duysa da duymasa da olacaktır dostum.

- biliyorum, sadece hasarı en aza indirmek için çabalıyorum.

- ve acıyı dindirmek...

- ve ıstırabı sindirmek... evet.

- ve güneşi söndürmek!

- belki...

- ve dünyayı döndürmek!

- o zaten dönmüyor mu?

- daha hızlı çevirip sındırmak!

- seni anlıyorum ama b...

- ve daha acıtıcı kılmak! burayı, dünyayı ve öte tarafları! hakkında en ufak bir bilgiye dahi sahip olmadıkları ve belki de hiç olamayacakları öbür tarafları bile değiştirmeye çalışıyorlar! ne hakla? ellerinde bal mumundan oyuncaklarla soba kenarında ne kadar bekleyebilirler? oyuncakları eridikçe kendilerini onların eriye eriye bitip tekrar aynı kipte donarak başlayacağına inandırmışlar ve bununla avunuyorlar! kaçı gördü bunu? ömür boyu oyalanıp durdukları o oyuncaklar kaçını mutlu etti? kaçı hevesini çarçabuk alıp duvara çarptı onları? biliyorum biliyorum... hepsinin cevabı "birçoğu". düşünmeden ve derinleştirmeksizin de söyleyebilir biri bunu: "birçoğu". birçoğu yanılır hâlde ve yanmak istiyor... cevap "birçoğu".

- hayır dostum, cevap:

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder