- yılan, köstebek ve rakun... en masumu en çok yara alan olacak, oluyor...
- ama onlar birbirlerine dokunmazlar ki?
- dokunmadan yaralamak! bu daha beter değil mi?
- öyle...
- tanrım! yardım et tanrım! yücelt, yükselt... alçakta bırakma, aşağılıktan kurtar, kurtar tanrım! güç ver bana, bana güç ver! kıvrılt, sivrilt, dondur ve yarattır! yarattır tanrım!
- bu da kim?
- bu da ne böyle diyecektin sanırım...
- haklısın, bu da ne böyle?
- tanrım! yoluma yokuşlar koy, koy ki ter dökeyim, koy ki diz kapaklarım kan revan içinde kalsın!
- vurun şuna, rahvan gitsin!
- gidemez.
- neden?
- görmüyor musun her yanı eğri büğrü...
- denese?
- sadece acı çekecek, o kadar...
- gözümüz şenlensin diye istemedik ki zaten?
- o zaman patlat bi' tane...
- olmaz, sen yap.
- niçin?
- sen daha acımasızsın.
- acımasız değilim, sadece "zaten" acı çekmekte olana acı katmanın anlamsızlığını savunuyorum.
- eeh, ne fark eder...
- ne mi fark eder? bu, senin bana söylediğinin tam tersidir; merhametin aslını savunuyorum, şu baştan savmacılığından cay artık.
- tamam, her neyse...
- kim vuracak şimdi?
- kudurmuşçasına yaşıyor, bir zavallı gibi ölüyor insanlar! tanrım! koş, yetiş!
- deli bu.
- vur şuna artık.
- olmaz.
- tamam konuşsun dursun o hâlde...
- onun bir bedeni yok, konuşamaz.
- konuşması için bedene ihtiyacı yok.
- insanlık yarattı, insanlık yaşatıyor; aslında hiçbir şey için hiçbir şeye ihtiyacı yok, insanlık olmasa bile yaşayacak sanırım.
- sanmam.
- ben sanıyorum.
- sanmaya devam et, ama yanılıyorsun.
- ne yani tüm insanlar ölsün mü? bunu mu istiyorsun?
- o nereden çıktı şimdi?
- ...
- iyi değilsin bugün.
- ben hiçbir zaman iyi olmadım...
- görüp göreceğin buydu işte.
- neydi?
- bu saçmalık! bu daimi mide bulantısı ve tat almaksızın, tatlandırılarak yaşamak ve nefes alabilip kabul gören bir yaratık oldurulamadan ölmek...
- işler hâldeysem varım, bu bana yeter.
- bu kimseye yetmez.
- duyar hâlde değilsin çünkü, duyarlaştırılamazsın da... ne acı!
- ...
- hiç almadan verdin, veregeldin, vereceksin; verdikçe tükenecek, tüketeceksin.
- nasıl olur? etkilenemiyorum ki? mütemadiyen etkiliyorum, sadece etkiliyorum; başka bir varoluş olanağım yok, bu hâldeyken nasıl tükeneceğim?
- işte bu nokta epey bulanık...
- yükselt bizi, bağışla tanrım! bağışla...
- bu beni bunalıma sürükleyecek!
- sustursana şunu? kasvet bastı!
- sus!
- tanrım, tanrım, tanrım... affet, kuvvet ver... tanrım...
- ne güzel susturdun.
- saçma sapan konuşma.
- sarpa saracak yoksa.
- sarmaş dolaş yokla.
- sağa sola yolla.
- siz ne saçmalıyorsunuz?
- vay be!
- demek çözüm buymuş...
- ilk kez farklı bir şey söyledi...
- tanr...
- durma, çabuk devam et! çabuk çabuk!
- dedi bana ama kendisi abuk sabuk.
- yanar döner biri gelecek kabuk kabuk.
- tavuk döner ileri gidecek buruk buruk.
- ...
- bak, sustu...
- yeter ki dikkatini dağıtacak bir şey olsun...
- evet.
- fakat biz dakikalardır konuşuyoruz, onlar neden çekmedi dikkatini; onlar neden susturamadı bunu?
- çünkü dinlemiyor, işitmek istemiyor; çünkü onlara hiçbir zaman fırsat vermedi, belki de hiç vermeyecek...
- tanrım... acı bize... acı tanrım... acı... tan...
- o zaman do majörden alıyoruz, yeah...
- vur altı sekizlik, haydi breh...
- dur, altı semizlik üstü neymiş böyle...
- yurduma alçakları uğratma duma duma dum.
.
.
.
+ ağlayabilir miyim?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder