sabaha doğru adımlıyorum yine... sigaranın saplandığı dudaklarım ve dumanın, kırmızı başlıklı kızı aldatmaya çalışan kurdun nahif ve görümlük sözleriyle özdeş bir meşreple, sardığı ciğerlerim ve ben... sabahlıyoruz... gün, güneşe dair cümleler kursa da çıtırtısızlık işkencesi ile acı çektiriyor bana... güneş, uzakta... çok uzakta... benliğimizin diplerini kurcaladığımızda ortaya çıkan, tozlu bir yastığa tatbik edilen tokatlama sürecinin sonucuyla benzeşen ve kirliliğin emaresi olup kirin kimyasıyla ilintili herhangi bir bilgi vermeksizin, sadece, rahatsız eden tozu yutup durmaktan bezdiğimi anlıyorum... sanırım, yalnızca yakarı ve iniltiyi doğurabilmiş olmanın; çözümlerle bir araya gelememenin, bağlamları yargılaya yargılaya neticeye, mahsûle varamamanın cezasını çekiyorum. perdeler el sallıyor, ama çok yakınımdalar; kendilerini belirginleştiriyorlar lâkin gözlerimin hemen önünde durdukları için fark edemiyorum onları... gaflet, sanırım budur. "bizi yak!" diye çığlık atan düşmanı sındıramamak...
yücelmek için küçülmek lazım, küçülüp derinleri görerek okuyabilmek ve derinleşmek... taklitten sıyrılıp takibe ve tahkike ermek...
düşlem vakit kaybettiriyor olabilir ve bu yüzden zararla yararın, israfla istifadenin, yıkımla istihsalin aralarındaki ayrımları göremiyorum...
zaman hınçla ve hızla geçerek ivdikçe iviyor sanki ve döndürdükçe döndürüyor başları... yavan hayatlar fışkırıyor sinelerimizden; kimliksiz, yavan hayatlar... birbirlerinin benzeri, yetersiz ve, şahsî nazarımca, geçersiz hayatlar... çiçek satıp kendine kokain bulanlara benziyorlar... çiçekler de bir iki gün direnip soluyor; fani bir mutluluk var ve bitmez tükenmez bir zulüm...
insanın en kolayca ayarttığı ve aldattığı yaratık kendisidir, bozgunun en beteri buradadır.
insan dayanaklarını çatlatır ve sonra kalkıp dayanıksızlığının onun üstüne bıraktığı yükleri dirime, ötekilere itmek için uğraşıp başarısız olunca onları suçlar; bunu yapar çünkü dibindeki perdeleri yakamamış, maddî gözlerle benliğinin arasına onları görmek için koyması gereken mesafeyi koymamıştır .
kişioğlu esnemeyi de gevremeyi de öğrenmelidir...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder