ARA

Ben

Fotoğrafım
Kıyameti koparacaksın önce... Cenneti ondan sonra yaratabilirsin.

11 Ağustos 2010 Çarşamba

Fakirleri ve okuduğumuzu anladık mı köşesi...

enteresan bir çaba oruç tutarak fakirleri anladığını iddia etmek... iftarı yapıp yarım dünya haline geldikten sonra "ooyyyhş, bugün de fakirleri iyi anladık beah, guaarkş hıkk" diye el ense çekmek fakirleri anlamaksa bunu oruçsuz da yapabiliriz, hatta daha iyisini yaparız... en azından hayvan gibi yememiş olduğumuz için biraz daha yaklaşırız "fakir midesi"ne...

fakir -ya da aç- diye tabir ettiğimiz kesim, gün boyu aç kalıp akşam tıka basa zıkkımlanmaz. fakir, fakirdir. her istediğine ulaşamaz, her istediğini de canı istediği kadar yiyemez. fakir budur. üç beş kıyafet, beş altı dilim ekmek vererek vicdanı rahatlatmak da hiçbir işe yaramaz. yaramayacak. hepimiz göreceğiz... yıllardır zekat veriliyor. ne oluyor? sonuç ne? hiçbir şey.

insanlar eğitimsiz, insanlar aç, insanlar yabani, insanlar korkak, insanlar insanlıktan uzak.

buyurun, devam edin vicdanınızı güzide avunçlarınızla seviştirmeye...



oruç tutarak nefis terbiye ettiğini söyleyenlerin yaptığıysa, bir gün gidip kayıt yaptıracağımı söylediğim shaolin okullarında verilen eğitimden çok daha zayıf ve bilimsel olarak eksik yöntem ve yordamlaraa sahip bir eğitim ile yola gelmeye çalışmaktır.

dünyevi işlerden el etek çekmek ve yalnızca yaratıcıyı düşünüp onun için çabalamak güzel bir terapi, evet; yalnız işin insan ırkı üstündeki pasifizasyonu da insanı süklüm püklüm bir yaratığa dönüştürmeye yol açar. görülmeli.

insanın kinini tutması, her gün sevişerek evrendeki başka şeylerin farkında olmaktan uzak kalmayı biraz durdurması güzel bir şey; kötü diyen yok, ama bunu insanın kendisi keşfetmediği sürece, insan, bu yola dogmalar vesilesiyle itildiği sürece işin samimiyeti ne kadardır? bu iş ne kadar faydalıdır? sus bebeğim, lütfen konuşma. gizeminin bir seksapeli var, bozma...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder