düşünüp belirtirken, onların hassas yerlerini dürtüp itiledurdukça zevkleniyorsun; hatta kösnüyorsun, değil mi? hayır, tam olarak öyle değil. nasıl? bunun çok hoşuma gittiğini söyleyemem... evet ama gitmediğini de söyleyemezsin. evet. nesin sen? hangi görüngeden görmeye çalıştığını söylemen lazım. buradan. evet, buradan bakıyorum. o zaman benim ne olduğum senin ne olmayı istediğinle ilintili... yani? daha açık şekilde söyleyeyim: ben senim. ya da senin dinçliğini ve dirençliliğini yitirmiş bilincin. senin aksamış ve bir o kadar da açınmış hâlin. şunu bil: korkmuyorum, bilgelik ya da çılgınlık, bu her neyse; ondan korkmuyorum. korktuğunu ben de söyleyemem, ama ürperiyorsun. hadi oradan! niye savunmaya geçtin? savunmaya geçmedim. evet geçtin. ve soruyorum: niçin? kes sesini. diyemezsin bana. diyemezsin bana. deme bana. demesene bana. tamam. o hâlde söyle. peki söyleyeyim. neyi? duymanı istediğin şeyi. neyi duymak istiyorum ki? benim ürperdiğimi. bunu duymak istediğimi nerden çıkardın? çünkü bunu öne sürdün. yapılan her önerme doğrulansın diye mi ortaya çıkarılır? hayır. e o zaman? tamam, bunu duymak istiyor da olabilirsin istemiyor da... ama ben söylemek istiyorum. peki söyle. ürperiyorum. ama sadece ürperiyorum. senden değil, söylediklerindeki realiteden. endişelenme, onlardan ben de ürküyorum, evet, belki sen sadece ürperiyorsun ama ben ürküyorum; bağnazlıktan, septiklikten, yalpalayıp durarak uğunurcasına kıvranmaktan, odamı saran kasvete doygun ışıktan ve onlardan... bana çığlık atmadan geçmeyecekmiş gibi geliyor. bana da... ama atamıyoruz değil mi? hayır, atamıyoruz. harflerin arasına sıkışmış, gösterge, gönderge, imleyen ve imlenenler arasında; töz ile görüngüler binasında kalakalmış durumdayız... tek seçeneğimiz, ifade yeteneğimizin biricik yasısı "onların" okumaları; bu okumalar şu biriktiredurduğumuz kederin çığlığa çevrilmesi için muktedir midir? belki evet, belki de hayır. imlemleri kanıksayamamış olanlar, okuyunca irkilebilenler, bağlam yelpazesi geniş, uçlara doğrulumu kuvvetli olanlar... onlar... evet, onlar bizi buradan kurtarabilir. ben sanmıyorum. neyi? böyle olsalar bile, engin anlayışlı, derin düşünceli, tedbirli, dolgun, umarlı, iyimserken kötümseyebilir, yeteri kadar sabırlı vs... böyle olsalar bile, bizi kurtarabileceklerini sanmıyorum... yanlış yoldan gidiyorsun dostum; onlar, böyle oldukları anda vakit tamam olacak, bizse... çoktan kurtulmuş olacağız... evet. ve şunu demeyi bilmeli:
peki.
ve şunu da:
bi' düşüneyim...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder